Bilinmezlere doğru yola çıkmıştım da, bu kadar çok bilinmezin daha adımını atar atmaz ortaya çıkması ‘dakika bir, gol bir’ değil, ilk dakikada kaleme atılmış dört gol gibiydi. Okyanusun ortasında bir başıma kalmış gibiydim, dev dalgalar beni yutuyordu adeta.

           Apar topar alıp götürmelerin, gemiden indirmelerin açıklamasıydı ‘harcamak.’ Para gibi, eşya gibi insanlar birbirini harcıyordu demek ki! İyi de…Öğretilen ve çok önemli olan ‘ekip ruhu’ neredeydi? Aynı gemideydik hani? Tecrübem ve öngörüm insanları ve olayları anlamlandırmaya yetmiyordu. Zamanımda olmamıştı zaten.

           Bedenlerini doyurup ruhlarını yetim bırakan hayatlar, aç olanın beden değil gönülleri olduğunun farkında olamıyorlar. Belki de istemiyorlar…Gönül beslemek emek ister, kararlılık ister, cesaret ister. Beden kolay ve çabuk doyar. Kolaya meyil etmek de bir seçim, okyanusları aşabilmeyi tercih etmek de…

         Yukarıda okuduğunuz satırların sahibi, ‘Okyanusu Aşmak’ kitabının yazarı sevgili arkadaşımız Serap Ergün, arka kapak yazısında Okyanusları aşarak limana salimen varabilmenin özetini kısaca bu şekilde çıkarmış ve tanımlamış.Kitabını büyük bir keyifle, zevkle okudum. 40 Kitap Yayınları tarafından basımı yapılan Anı-Roman türü bu güzel eseri mutlaka okuyunuz. İzkitap Fuarında Nisan ayında tanıştığımız Serap Ergün öğretmenimle aynı sergide (Tunç Yayıncılık)  okurlarımıza kitap imzaladık. Edebiyat üzerine hoş sohbet ederek kitaplaştık. Daha önceki yıllarda deniz ve gemicilik üzerine birçok kitaplar okumuştum. Denizler Altında Yirmi Bin Fersah- Jules Verne, İhtiyar Balıkçı ve Deniz-Ernest Hemingway, Robinson Cruose, Aganta Burina Burinata- Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir ve Deniz Kurdu- JackLondon. İlk kez ülkemizde gökkuşağı saçlı bir hanımefendi’nin deniz ve gemi üzerine yazdığı, kurguladığı romanı severek okudum. Kurgu dediğime bakmayın. Hayatın tüm gerçekleri bu kitapta yer alıyor. Romanın asıl kahramanı yazarın bizzat kendisi olup gemide yaşanan olayların tümü gerçektir. Yer, zaman ve kişiler doğrudur. Süvari adlı geminin öyküsünde yer alan kişiler ilginç insanlar. Aşçılık belgesi alan yazar günlük notlar tutarak bu kitabı yazmış. Harika bir esere imzasını atmış. Kutluyorum. Okuru bol olsun…

          Gemide çalışabilmek için ‘ Uluslararası Gemi Adamı Cüzdanı’ sahibi olan yazar, önce MEB onaylı bir kursta kırk beş günlük teori eğitimi almıştır. Daha sonraki süreci bakınız şöyle anlatıyor: 

Eğitimlerde dersleri deneyimli kaptanlar veriyordu. Otuz kişilik bu grubun çoğunluğu erkekti ve gemici olmak için gelenlerin içinde ben dahil üç kadın vardı. Tamamı işe ve paraya ihtiyacı olduğu için gemide çalışmak istiyordu. Evlerinden, ailelerinden, sevdiklerinden çok uzaklarda olsalar da…Her ders için tamamlanması zorunlu ders saatleri vardı. Teori eğitiminin tamamlanmasının ardından Maltepe sahilinde üç gün süren uygulamalı eğitimlerden geçtim. 

‘’ Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir. Tüm muhteşem hikayeler bu şekilde başlar…’’ (Alıntı. )

Kaç okyanus var içimde? Önümde daha hangi okyanuslar var? Hangi derin sulara atlayacağım bundan sonra? Hangi suları ikiye yaracağım? 

             Bilinmezlere doğru yola çıkmıştım da, bu kadar çok bilinmezin daha adımını atar atmaz ortaya çıkması ‘dakika bir, gol bir’ değil, ilk dakikada kaleme atılmış dört gol gibiydi. Okyanusun ortasında bir başıma kalmış gibiydim, dev dalgalar beni yutuyordu adeta.

           Apar topar alıp götürmelerin, gemiden indirmelerin açıklamasıydı ‘harcamak.’ Para gibi, eşya gibi insanlar birbirini harcıyordu demek ki! İyi de…Öğretilen ve çok önemli olan ‘ekip ruhu’ neredeydi? Aynı gemideydik hani? Tecrübem ve öngörüm insanları ve olayları anlamlandırmaya yetmiyordu. Zamanımda olmamıştı zaten.

           Bedenlerini doyurup ruhlarını yetim bırakan hayatlar, aç olanın beden değil gönülleri olduğunun farkında olamıyorlar. Belki de istemiyorlar…Gönül beslemek emek ister, kararlılık ister, cesaret ister. Beden kolay ve çabuk doyar. Kolaya meyil etmek de bir seçim, okyanusları aşabilmeyi tercih etmek de…

         Yukarıda okuduğunuz satırların sahibi, ‘Okyanusu Aşmak’ kitabının yazarı sevgili arkadaşımız Serap Ergün, arka kapak yazısında Okyanusları aşarak limana salimen varabilmenin özetini kısaca bu şekilde çıkarmış ve tanımlamış.Kitabını büyük bir keyifle, zevkle okudum. 40 Kitap Yayınları tarafından basımı yapılan Anı-Roman türü bu güzel eseri mutlaka okuyunuz. İzkitap Fuarında Nisan ayında tanıştığımız Serap Ergün öğretmenimle aynı sergide (Tunç Yayıncılık)  okurlarımıza kitap imzaladık. Edebiyat üzerine hoş sohbet ederek kitaplaştık. Daha önceki yıllarda deniz ve gemicilik üzerine birçok kitaplar okumuştum. Denizler Altında Yirmi Bin Fersah- Jules Verne, İhtiyar Balıkçı ve Deniz-Ernest Hemingway, Robinson Cruose, Aganta Burina Burinata- Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir ve Deniz Kurdu- JackLondon. İlk kez ülkemizde gökkuşağı saçlı bir hanımefendi’nin deniz ve gemi üzerine yazdığı, kurguladığı romanı severek okudum. Kurgu dediğime bakmayın. Hayatın tüm gerçekleri bu kitapta yer alıyor. Romanın asıl kahramanı yazarın bizzat kendisi olup gemide yaşanan olayların tümü gerçektir. Yer, zaman ve kişiler doğrudur. Süvari adlı geminin öyküsünde yer alan kişiler ilginç insanlar. Aşçılık belgesi alan yazar günlük notlar tutarak bu kitabı yazmış. Harika bir esere imzasını atmış. Kutluyorum. Okuru bol olsun…

          Gemide çalışabilmek için ‘ Uluslararası Gemi Adamı Cüzdanı’ sahibi olan yazar, önce MEB onaylı bir kursta kırk beş günlük teori eğitimi almıştır. Daha sonraki süreci bakınız şöyle anlatıyor: 

Eğitimlerde dersleri deneyimli kaptanlar veriyordu. Otuz kişilik bu grubun çoğunluğu erkekti ve gemici olmak için gelenlerin içinde ben dahil üç kadın vardı. Tamamı işe ve paraya ihtiyacı olduğu için gemide çalışmak istiyordu. Evlerinden, ailelerinden, sevdiklerinden çok uzaklarda olsalar da…Her ders için tamamlanması zorunlu ders saatleri vardı. Teori eğitiminin tamamlanmasının ardından Maltepe sahilinde üç gün süren uygulamalı eğitimlerden geçtim. 

‘’ Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir. Tüm muhteşem hikayeler bu şekilde başlar…’’ (Alıntı. )

Kaç okyanus var içimde? Önümde daha hangi okyanuslar var? Hangi derin sulara atlayacağım bundan sonra? Hangi suları ikiye yaracağım? 

             Bilinmezlere doğru yola çıkmıştım da, bu kadar çok bilinmezin daha adımını atar atmaz ortaya çıkması ‘dakika bir, gol bir’ değil, ilk dakikada kaleme atılmış dört gol gibiydi. Okyanusun ortasında bir başıma kalmış gibiydim, dev dalgalar beni yutuyordu adeta.

           Apar topar alıp götürmelerin, gemiden indirmelerin açıklamasıydı ‘harcamak.’ Para gibi, eşya gibi insanlar birbirini harcıyordu demek ki! İyi de…Öğretilen ve çok önemli olan ‘ekip ruhu’ neredeydi? Aynı gemideydik hani? Tecrübem ve öngörüm insanları ve olayları anlamlandırmaya yetmiyordu. Zamanımda olmamıştı zaten.

           Bedenlerini doyurup ruhlarını yetim bırakan hayatlar, aç olanın beden değil gönülleri olduğunun farkında olamıyorlar. Belki de istemiyorlar…Gönül beslemek emek ister, kararlılık ister, cesaret ister. Beden kolay ve çabuk doyar. Kolaya meyil etmek de bir seçim, okyanusları aşabilmeyi tercih etmek de…

         Yukarıda okuduğunuz satırların sahibi, ‘Okyanusu Aşmak’ kitabının yazarı sevgili arkadaşımız Serap Ergün, arka kapak yazısında Okyanusları aşarak limana salimen varabilmenin özetini kısaca bu şekilde çıkarmış ve tanımlamış.Kitabını büyük bir keyifle, zevkle okudum. 40 Kitap Yayınları tarafından basımı yapılan Anı-Roman türü bu güzel eseri mutlaka okuyunuz. İzkitap Fuarında Nisan ayında tanıştığımız Serap Ergün öğretmenimle aynı sergide (Tunç Yayıncılık)  okurlarımıza kitap imzaladık. Edebiyat üzerine hoş sohbet ederek kitaplaştık. Daha önceki yıllarda deniz ve gemicilik üzerine birçok kitaplar okumuştum. Denizler Altında Yirmi Bin Fersah- Jules Verne, İhtiyar Balıkçı ve Deniz-Ernest Hemingway, Robinson Cruose, Aganta Burina Burinata- Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir ve Deniz Kurdu- JackLondon. İlk kez ülkemizde gökkuşağı saçlı bir hanımefendi’nin deniz ve gemi üzerine yazdığı, kurguladığı romanı severek okudum. Kurgu dediğime bakmayın. Hayatın tüm gerçekleri bu kitapta yer alıyor. Romanın asıl kahramanı yazarın bizzat kendisi olup gemide yaşanan olayların tümü gerçektir. Yer, zaman ve kişiler doğrudur. Süvari adlı geminin öyküsünde yer alan kişiler ilginç insanlar. Aşçılık belgesi alan yazar günlük notlar tutarak bu kitabı yazmış. Harika bir esere imzasını atmış. Kutluyorum. Okuru bol olsun…

          Gemide çalışabilmek için ‘ Uluslararası Gemi Adamı Cüzdanı’ sahibi olan yazar, önce MEB onaylı bir kursta kırk beş günlük teori eğitimi almıştır. Daha sonraki süreci bakınız şöyle anlatıyor: 

Eğitimlerde dersleri deneyimli kaptanlar veriyordu. Otuz kişilik bu grubun çoğunluğu erkekti ve gemici olmak için gelenlerin içinde ben dahil üç kadın vardı. Tamamı işe ve paraya ihtiyacı olduğu için gemide çalışmak istiyordu. Evlerinden, ailelerinden, sevdiklerinden çok uzaklarda olsalar da…Her ders için tamamlanması zorunlu ders saatleri vardı. Teori eğitiminin tamamlanmasının ardından Maltepe sahilinde üç gün süren uygulamalı eğitimlerden geçtim. 

‘’ Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir. Tüm muhteşem hikayeler bu şekilde başlar…’’ (Alıntı. )

Kaç okyanus var içimde? Önümde daha hangi okyanuslar var? Hangi derin sulara atlayacağım bundan sonra? Hangi suları ikiye yaracağım?