Ortaklar Öğretmen okulunu bitirdiğimde 18 yaşındaydım. Siirt- Eruh- Rahine köyüne atandım. 1966 yılında bu bölge eşkıya bölgesiydi. Benim köyümde Hakimo, kuzeyimde Hamido, batıda Tilki Selim, güneyimde Ömer Bezek. Eşkıyalarla kuşatılmış bir köy.
Sevince her şey kolay oluyor. Öğrencilerimin çantası, kitabı, kalemi, defteri yok ama Hakimo’nun kızanlarından aldığım paralarla Siirt’e giderek alıp öğrencilerime dağıtıyorum. Okul köyün dışındaki bir düzlükte. Okul dediğin üstü çinko tenekesi ile örtülü bir sınıf, ona bitişik bir odalı lojman.
Nasıl da susamışlar bilgiye öğrencilerim. Tenefüse bile çıkmak istemezlerdi. Öykü kitapları dağıtıyorum, harıl harıl okuyorlar. O kadar çok seviyorum ki dünya tatlılarını… Ve ardından Isparta, Denizli, Aydın derken 29 yıl yaptığım öğretmenliğim. Profesör’ün anılarını okuyurnca geçmiş günler canlandı gözlerimde.
“Profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini bir şehrinin kenar mahallesine göndermiş. O bölgede yaşayan 200 erkek çocuğun durumlarını araştırmalarını ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir değerlendirme yapmalarını istemişti. Araştırma yapan öğrencilerin hemen hepsi bu çocukların gelecekte hiç bir şanslarının olmadığını dile getirmişlerdi.
Bundan tam 25 yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü, araştırmaları esnasında bu çalışmayı bulur. Öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve aynı çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi. Öğrenciler o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176’ sının olağanüstü bir başarı gösterip avukat, doktor,ya da iş adamı olduklarını ortaya çıkardılar. Profesör çok etkilenmişti. Bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetişkin olan o çocukların hepsi o bölgede yaşadıkları için, her biriyle buluşma şansı oldu.
“O koşullarda nasıl bu kadar başarılı oldunuz?” sorusuna verdikleri cevap hep aynıydı.
“Mahalle okulunda bir öğretmeniz vardı. Onun sayesinde.”
Profesör, bu öğretmeni çok merak etmişti. Hâlâ hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini bulması çok zor olmadı. Kendisini ziyaret etmek için evine kadar gitti.
Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara rağmen hâlâ dinç duran bir kadın buldu. Merakla yaşlı kadına bu çocukları kenar mahalleden kurtarıp, başarılı birer insan ve yetişkin olarak hayata nasıl kazandırdığını, bunun sihirli bir formülü olup olmadığını sordu.
Yaşlı öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi.
“Çok basit. Ben o çocukları sevdim," dedi.
1994 yılında emekli oldum. Hiç düşünmemiştim 29 yıl oluvermiş. İlkokul, ortaokul ve lisede geçen 29 yıl. 8 yıl da dersenede çalıştım. Yani 37 yıl… Öğrencilerimden Prof, avukat, kaymakam, doktor, öğretmen, belediye başkanı gib pek çok meslek sahibi olan var. 22 yıldır da durmadan Ege’yi yazıyorum. Bazen basılan kitaplarım elime geçmeden alıp okuyan öğrencilerim oluyor. Nasıl seviniyorlar, kedilerinden biri sayıyorlar beni…
Öğretmenliği, çocukları, gençleri çok sevdim. Yazarak da öğretmenliği sürdürüyorum kendimce. Tekrar dünyaya gelirsem yine öğretmen olacağım. Öğrencilerimi çok seviyorum, canım, ciğerim onlar. Her şeyin ilacı sevgi, sevince yok oluyor engeller….