Kara gün kararıp kalmıyor, zaman geçiyor, insan yeniden hayata gelmiş de ilk adımlarını atacakmış gibi, ayağa kalkıyor.
Pencerenin önüne varıp dışarıya bakınca, sanki her şey değişmiş gibi geliyor insan... Değişiyor da...
Bulutlar hızlı hızlı güneye geçiyorlar sözgelimi. Gökyüzü yeniden mavileşiyor, yeryüzü gri rengini atıyor üstünden... Üzüntüyle baktığım uzaklar aydınlanıyor. Sokakta kuşlara bakıyor bir ihtiyar, kuşlar bir akordiyon gibi açılıp kapanıyorlar yükseklerde...
Şair Ahmet Erhan'ın dizeleri gibi "Bugün de ölmedik anne..." demek geçiyor içimde.
Annem duysa üzülür... "Söyleme öyle şeyler. Yaşamaya bak! Asıl olan ölmek değil, direnmektir!" der...
Bu Yörükler kadar dayanıklı bir millet yoktur hayatta!. Kolay kolay; karaya pereye doktora gitmezler.
Anlatmıştım, her şeyin doğada çözümü vardır onlar için...
Hayata sıkı sıkıya bağlanmak en önemli tedavidir aslında... Doğada çaresi vardır bütün marazların. O nedenle bütün her şeyi tahrip ediyorlar ellerimizden alıyorlar. Her tarafı talan ediyorlar. Toprağın yerine betona sarıyorlar her yanı...
Köylülerin ekşi mayalı ekmekleri yok artık. Mis gibi kokan köy tavukları yok! Nar gibi yarılan iri çekirdekli karpuzları, sütlü acı hıyarları, eridikçe tatlanan yaban armutları yok. Sarı pullu sazanları, tarlalarda kendiliğinden olan semiz otları yok...
Dağların karnı deşiliyor artık! İnanmayan Mergenli / Epcem dağına gitsin, adamlar yazlık yapmak için dağı nasıl deşmişler görsünler...
Sonuçta insanlar zavallı çaresizlikleriyle karşı karşıya kalma çağındalar.
Hep birlikte bu cahil, para düşkünü, rantçı kesimlerin zarar verdiği doğanın bedellerini hep birlikte ödüyoruz...
Kaç günden beri yatakta kitap, gazete okuyorum, sosyal medyaya giriyorum. Youtubede eski Türk filmlerinden izliyorum...
Metin Erksan, Halid Refiğ, Şerif Gören, Ömer Lütfü Akad, Bilge Olgaç gibi yönetmenler ne güzel filmler çekmişler bir zamanlar... Sosyal konulu, halkın sorunlarına dikkat çeken siyah beyaz filmler...
Hemen ikisini söyleyeyim. Susuz Yaz ve Yılanların Öcü... İkisinin de yönetmeni Metin Erksan... Susuz Yaz' da Erol Taş, Yılanların Öcü'nde Aliye Rona yardımcı oyuncu olmalarına rağmen oynadıkları rollerle usta sanatçı olduklarını kanıtlıyorlar.
Fakir Baykurt'un aynı eserinden uyarlanan Yılanların Öcü 1962 yılında Fakirin köyü Burdur Akçaköy'de çekilmiş. Çekim 45 gün sürmüş. Yer yer köylüler de oynamış filmde...
Susuz Yaz, Necati Cumalı'nın eserinden uyarlanmış. Altın Ayı Ödülü almış...
Yine, 1967'de çekilmiş, "Hudutların Kanunu"nu izledim. Ömer Lütfü Akad çekmiş, Yılmaz Güney ve Tuncel Kurtiz başrol oynamış...
Bilge Olgaç'ın "Karagün" filmi Mersin Aslanköy'de çekilmiş. Doğayı görmek için izledim filmi...
Kızılırmak Karakoyun filmini Ömer Lütfü Akad çekmiş başrolde Yılmaz Güney, Nilüfer Koçyiğit oynuyor...
Bu filmleri Youtuneden bulup izleyebilirsiniz...
Filmleri izlerken aslında doğada, yaşamda neler kaybettiğimizi de anlıyorsunuz...
Şimdinin Recep İvediklerini, Düğün Derneklerini, Kolpaçinolarinin, Kurtlar Vadilerini izledikce, nereden nereye geldiğimizin bir muhasebesini de yapıyor insan ister istemez...
50- 60 yılda birçok alanda gerilemişiz, biraz teknolojide ileriyiz ama temel kültür ve birikimleri kaybediyoruz. Değerlerimiz yıkılıyor...
Bu ister istemez hayatın tüm alanlarına yansıyor. Herkese sağlıklı güzel günler diliyorum...
İyi hafta sonları...